11 Haziran 2025

İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI

6a0c2ef0-5805-40de-8c53-12973fd200db

İş Kazası Nedir?

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. Maddesinde görüleceği üzere bir olayın iş kazası sayılabilmesi için bazı şartları taşıması gerekmektedir. Bunlar;

  • Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  • İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle,
  • İşin yürütümü sırasında meydana gelmesi,
  • İşçinin bedenen ya da ruhen zarar görmesi şeklindedir.

İşverenin Sorumluluğu

İşveren, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almakla yükümlüdür. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 4’e göre işveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

  • Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
  • İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
  • Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
  • Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
  • Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.

İş kazalarının önlenmesinde en büyük faktör kuşkusuz ki işverenin işçiyi gözetme yükümlülüğüne uymasıdır. İşverenin iş güvenliğine ilişkin kurallara uymaması veyahut da tüm önlemlere rağmen iş kazasının gerçekleşmesi halinde işçi üzerindeki sorumluluğu belirli şartlar altında devam etmektedir.

Bu yükümlülüklerin ihlali halinde işveren, hem cezai hem de hukuki sorumlulukla karşı karşıya kalabilir.

İş Kazalarında Tazminat Türleri

Maddi Tazminat

·  İş göremezlik tazminatı: Kaza nedeniyle iş gücü kaybına uğrayan işçinin gelir kaybının karşılanması.

·  Tedavi giderleri: Hastane, ameliyat, ilaç gibi masrafların tazmini.

·  Bakıcı giderleri: İşçi ağır engelli hale geldiyse bakıcı masrafları da talep edilebilir.

·  Destekten yoksun kalma tazminatı: İşçinin ölmesi durumunda, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin açtığı tazminat davası.

  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
  • Maddi Tazminat Hesaplaması

Maddi tazminat, işçinin veya hak sahiplerinin gelir kaybı ve destekten yoksun kalma zararını karşılamaya yöneliktir.

A) Geçici iş göremezlik tazminatı

Geçici iş göremezlik, bir kişinin hastalık, kaza veya sakatlık sonucu belirli bir süre boyunca çalışamayacak durumda olmasıdır. Bu durum, tamamen iyileşene veya çalışma kapasitesini yeniden kazanana kadar devam eder ve sonrasında kişi işine dönebilir.

SGK tarafından bağlanabilir ya da  işverenden de talep edilebilir.

Hesaplanırken, işçinin kaza nedeniyle çalışamadığı günler boyunca alması gereken ücret esas alınır.

B) Sürekli iş göremezlik tazminatı

Sürekli iş göremezlik, bir kimsenin geçirdiği kaza, hastalık veya sakatlık sonucu çalışma gücünün bir kısmını veya tamamını kalıcı ve sürekli olarak kaybetmesidir.

İş Hukukunda ve Sosyal Güvenlik mevzuatında “sürekli işgöremezlik” olarak adlandırılan bedensel zararlara “kalıcı sakatlık” denildiği gibi, Yargıtay kararlarında ve Adli Tıp Kurumu raporlarında “beden gücü kaybı” veya “çalışma gücü kaybı” ya da “meslekte kazanma gücü kaybı”da denilmektedir. (YARGITAY HUKUK GENEL KURULU , E. 2015/21-3366 , K. 2019/987 , T. 1.10.2019)

Hesaplama unsurları:

  • İşçinin yaşı
  • Aylık geliri
  • Maluliyet (iş göremezlik) oranı
  • Aktif çalışma süresi

C) Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Ölüm halinde)

Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin sağlığında destek sağladığı veya ileride destek sağlaması beklenen kimselerin, ölüm nedeniyle bu destekten mahrum kalmaları sonucunda doğan maddi zararlarının tazminidir.

Destekten yoksun kalma tazminatı; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinin 3. bendinde düzenlenmiş olup, “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların tazmini gerekmektedir”. Bu maddeye göre, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır.

İçtihadı Birleştirme Kararının (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22/06/2018 tarih 2016/5 E – 2018/6 Sayılı kararı) gerekçesine göre; ”Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hali yardımın belirlenen zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine dair bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa , bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır”.

Türk Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinden anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulmasıdır. Eş deyişle amaç; destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. (YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2019/2310 K. 2019/6538 T. 5.11.2019-  kazanci.com.tr)

Örnek Hesaplama Unsurları:

  • Ölenin yaşı, mesleği, geliri ve yaşam süresi
  • Destek görenin yaşı ve yaşam süresi
  • Destek süresinin ne kadar süreceği (örneğin çocuklar için belirli bir yaşa kadar)
  • Ölenin destek payı (gelirin ne kadarı destek görene ayrılıyordu)
  • Enflasyon, iskonto, artış oranları
  • Bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı
  • Hak sahiplerinin gelir durumu

D)  Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

Türk Borçlar kanununun 54. Maddesinde Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar bedensel zararlar arasında sayılmıştır.

Bu zarar, mağdurun gelecekte elde etmesi muhtemel kazançların tehlikeye girmesi veya tamamen ortadan kalkması sonucu oluşan ekonomik kayıpları ifade eder. Yani, mağdurun beden bütünlüğüne yönelik ihlalin doğrudan sonucu olarak mesleki, kariyer ya da ekonomik gelişim imkânlarının zedelenmesi hâlidir.

Ekonomik geleceğin sarsılması, zarar gören kişinin meslek edinme, kariyer yapma, yükselme veya yeteneklerini değerlendirme olasılığının, cismani zarar sonucu ciddi ölçüde azalması ya da ortadan kalkması nedeniyle uğradığı gelir kaybıdır.

Örnek Durumlar:

  1. Çocuk yaştaki bir öğrencinin geçirdiği kaza sonucu kalıcı bedensel hasar alarak ileride planladığı mesleği (örneğin pilotluk, doktorluk) yapamaz hâle gelmesi.
  2. Bir sanatçının ses tellerinin zarar görmesi sonucu şarkıcılık yapamaması.
  3. Yüksek başarı vaat eden bir sporcunun, ağır sakatlık nedeniyle kariyerinin bitmesi
  4. Mankenlik yapan bir kimsenin kaza sonucu yüzünde görünür bir iz kalmasıgibi.

Yargıtay kararlarına göre bu zarar varsayımsal olup somut hesaplaması zordur, Ancak mağdurun yaşı, yetenekleri, eğitimi, kariyer eğilimi, potansiyel gelir düzeyi gibi unsurlar dikkate alınarak,bilirkişi tarafından takdiren bir hesaplamayla tazminata yansıtılır.

Özetle ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar, sadece mevcut gelir kaybı değil; aynı zamanda gelecekte kazanılabilecek gelirlerin kaybı veya azaltılması anlamına gelir. Bu zarar türü, özellikle genç, çalışmaya yeni başlamış ya da potansiyeli yüksek kişilerde önem kazanır.

Manevi Tazminat

  • İşçinin ya da yakınlarının, kazanın yol açtığı elem, acı ve psikolojik yıpranma nedeniyle işverenden manevi tazminat talep etmesi mümkündür.
  • Manevi Tazminat Hesaplaması

Manevi tazminat, işçinin yaşadığı acı, elem, psikolojik zarar içindir. Ölüm halinde yakınları da talep edebilir.

Belirleme kriterleri:

  • Kazanın ağırlığı
  • Yaralanmanın kalıcılığı (sakatlık, uzuv kaybı vb.)
  • Yaş, sosyal durum
  • Olayın etkisi (travmatik olması, kusur oranı vs.)
  • Tarafların ekonomik ve sosyal durumu

Manevi tazminat takdiri bir tazminat olduğundan dolayı hesaplamak için kesin bir formülü yoktur. Hakim, yukarıdaki kriterleri gözeterek uygun  bir tazminat belirleyecektir. Tazminat miktarının takdiri sırasında Yargıtay tarafından benimsenen görüş zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerektiğidir. Hakim takdir yetkisini kullanırken bu kriteri de göz önünde bulundurmak durumundadır.

Yukarıdaki kriterler dışında esasen hakimin başkaca bir çok etkeni bir arada değerlendirerek hakkaniyetli bir tazminat miktarı belirlemesi gerekmektedir.

Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.

Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)

İş Kazası Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

İş kazası tazminat davalarında görevli mahkeme İş Mahkemesi’dir. İş Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.

 İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. İş mahkemelerinin yetkilerine ilişkin olarak diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır.  Bu hükümlerine aykırı yetki sözleşmeleri geçersizdir.

Zamanaşımı Süresi

İş kazası tazminat davalarında zamanaşımı süresi genel olarak 10 yıldır. Ancak kazanın aynı zamanda bir suç teşkil etmesi durumunda ceza davasının zamanaşımı süresi dikkate alınır.

Zamanaşımı başlangıç tarihi kazanın/olayın vukuu bulduğu(haksız fiilin meydana geldiği) tarihtir.

YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2018/5373 , K. 2019/5646 , T. 1.10.2019

“İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan maddi ve manevi tazminat davalarında; zamanaşımı süresi gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi ve gerekse yürürlükteki 6098 Sayılı yasanın 146. maddesi gereğince haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır.

Davalılardan … diğer davalı …Ş.’nin ambar şefi olup kazalı ile davalı … arasında hizmet ilişkisi bulunmadığından olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin davalı … hakkında uygulanması mümkün değildir. Davalı … yönünden davanın yasal dayanağı Mülga BK.’nun 41. maddesi olduğundan haksız fiillerin tabi olduğu zamanaşımı süresi uygulanacaktır.

Somut olayda iş kazası 13/08/1998 tarihinde vukubulmuş, asıl dava uzamış ceza zamanaşımı süresi henüz dolmadan 03/01/2001 tarihinde açılmıştır. Ancak davacı istediği maddi tazminat miktarını 22/06/2009 tarihinde ıslah ile artırmış, davalılardan … süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı def’i ileri sürmüştür. Dava konusu olayda, tespit edilen sürekli iş göremezlik oranları arasındaki farklılığın değişen ve gelişen durumdan kaynaklanmadığı, bu nedenle olayla birlikte zararın öğrenildiği ve zaman aşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu açık olduğuna göre davalı …’in asıl dava dosyasının dava dilekçesindeki taleple sınırlı olarak maddi tazminattan sorumlu tutulması gerekirken, ıslah ile artırılan kısımdan da sorumluluğu yoluna gidilmesi hatalı olmuştur.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3.Maddesinde ‘’Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.’’ şeklindedir. Görüleceği üzere, iş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında arabuluculuk zorunlu değildir. Taraflar, ihtiyari olarak arabuluculuğa başvurarak anlaşmaya varabilirler.”

(KAPATILAN)21. HUKUK DAİRESİ         2010/517 E.  ,  2011/687 K.


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ:İş Mahkemesi

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

KARAR

Dava iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan davacının maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, meydana gelen olayda davalı işverenin kusurunun ve sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar vermiştir.
28.03.2006 tarihinde maydana gelen iş kazası sonucu % 4 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının, davalı işyerinde 15.03.1995 tarihinden itibaren çalışmaya başladığı, olay tarihindeki görevinin kule işçisi olduğu ve iptal edilen petrol kuyusundan çıkarılan (12 cm çapında 9 metre boyunda 90 kğ ağırlığında tubing adı verilen ) boruları (tij box adı verilen) sandığa istiflerken sol el orta parmağının boru mansonu ile sandık arasına sıkışması sonucu yaralandığı, dosyadaki mevcut kusur raporlarından 31.07.2008 tarihli kusur raporunda davacının % 25 kusurlu olduğunun bildirildiği, itiraz üzerine alınan 21.04.2009 ve 29.09.2009 tarihli kusur raporlarında ise davacının % 100 oranında kusurlu olduğu görülmüştür.
İnsan yaşamının kutsallığı çercevesinde işverenin işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77. Maddesinin açık buyruğudur.
Hükme dayanak alınan kusur raporlarında İş Kanununun 77. Maddesinin öngördüğü koşullar gözönünde tutularak iş yerinin niteliğine ve işçinin çalışma konusuna göre iş yerinde uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin alması gereken önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, bunlara işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenerek kusurun aideyeti ve oranının, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içermediği ve hükme asas alınacak nitelikte olmadığı açıktır.
Bilirkişilerin meydana gelen olayada davacının tecrübeli bir eleman olmasına rağmen boruyu eliyle kaldırmaması gerektiği halde eliyle kaldırdığı ve dikkatsiz ve tedbirsiz davranarak parmağının sıkışarak yaralanmasına neden olduğu beliritildiği halde iş verenin İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğine göre bu kazanın önlenmesi için alması gereken tedbirlerin neler olduğu ve hangi tedbirleri aldığı belirtilmeden, sırf tecrübeli bir işçi olan davacının boruyu eliyle kaldırmaması gerektiği halde eliyle kaldırdığı gerekçesiyle işverenin kusuru bulunmadığı sonucuna varılması doğru değildir.
Yapılacak iş, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere yukarıdaki açıklamalar ve kazanın oluşumundaki tüm diğer olgular itibariyle yeniden kusur rapuru hazırlatmak, alınan raporun olaya uygunluğunu denetlemek ve sonucuna göre davacının istemi hakkında bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

KAYNAKÇA:

Yargıtay Karar Arama

Dergipark.org.tr (İşverenin İş Kazasından Doğan Hukuki Sorumluluğu)

Kazanci.com.tr